SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

EBVABU’T-TEHECCUD

<< 580 >>

باب: قيام النبي صلى الله عليه وسلم حتى ترم قدماه.

6.NEBİ SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM'İN GECE İBADETİ

 

-وقالت عائشة رضي الله عنها: حتى تتفطر قدماه.

Aişe (r.anha): "Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem ayakları şişip çatlayana kadar geceleri ibadet ederdi." demiştir.

 

حدثنا أبو نعيم قال: حدثنا مسعر، عن زياد قال: سمعت المغيرة رضي الله عنه يقول:

 إن كان النبي صلى الله عليه وسلم ليقوم ليصلي حتى ترم قدماه، أو ساقاه. فيقال له، فيقول: (أفلا أكون عبدا شكورا).

 

[-1130-] Muğire İbn Şu'be (r.a.)'in şöyle dediği nakledilmiştir: "Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem geceleri o kadar çok namaz kılardı ki bu yüzden ayakları / baldırları şişerdi. Onun bu halini görüp sitemde bulunanlara ise: "Ben Allah'a çokça şükreden bir kul olmayayım mı?" buyurdu.

 

 

AÇIKLAMA:       İbn Battal Resûl-i Ekrem'in (s.a.v.): "Ben Allah'a çokça şükreden bir kul olmayayım mı?" buyruğu ile İlgili olarak şu açıklamaları yapmıştır: "Bu hadis, kişinin ibadet konusunda bedenine zarar verecek olsa bile nefsinin raha­tını bırakıp tutkulu olması ve sıkı davranması gerektiğini gösterir. Çünkü Resûl-i Ekrem (s.a.v.) geçmiş ve gelecek bütün günahlarının affedildiğini bildîği halde ayakları şişinceye kadar namaz kılmıştır. Bırakalım günahlarının ba­ğışlandığını bilip bilmemesini, cehenneme gidip gitmeyeceğini bile bilmeyen bir kimsenin nasıl bir tavır içinde olması gerektiğini buna göre düşünelim."

 

Ancak İbn-i Battâl'ın bu ifadeleri bıkkınlığa, dolayısıyla ibadetlerin terk edilmesine yol açmaması şartıyla kayıtlıdır. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in her konuda olduğu gibi ibadet konusundaki hali de en mükemmel haldir. O bedenine zarar verecek olsa bile Rabbi'ne ibadetten asla geri kalmaz, kesinlik­le bıkkınlığa düşmezdi. Aksine Nesâî'nin Enes İbn Malik'ten naklettiğine göre namaza olan düşkünlüğünü şu şekilde ifade etmiştir: "Benim için asıl huzur na­mazda var edildi." Fakat Resûlullah (s.a.v.) dışındaki insanlar eğer bıkkınlığa düşmekten korkarlarsa kendilerini asla sıkıntıya sokmamalı, meşakkat­li ibadetlere kalkışmamalıdırlar. Zaten Resûl-İ Ekrem (s.a.v.) de bunu ifade etmek üzere şöyle buyurmuştur: "Gücünüzün yeteceği ameller İşleyinl Siz (amelinizden) bıkmadıkça Allah Teâlâ (size sevap yazmaktan) bıkmaz."

 

Hadisten Çıkan Sonuçlar

 

1. Şükür amaçlı namaz kıhnabilir.

2. Dil ile Allah'a şükredilebileceği gibi amelle de şükür görevi ifa edilebilir. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de "Ey Dâvûd ailesi şükür için çalışın [Sebe 13] buyurulmuştur.

 

Kurtubî şöyle demiştir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ibadette kendi­sini bu denli sıkıntıya soktuğunu görüp niçin bu şekilde hareket ettiğini soranlar O'nun günahlarının dolayısıyla Allah'tan korktuğunu ve bu yüzden Allah'tan bağışlanma ve rahmet dilediğini zannediyorlardı. Fakat Resulullah'ın (s.a.v.) bütün günahları bağışlandığı kesin olduğu için böyle bir yola başvurması­na gerek yoktur. İşte Resûl-i Ekrem (s.a.v.) kendisine bu soruyu yö­neltenlere ibadet için başka bir yol daha olduğunu ifade etmiştir. Bu yol da Al­lah'ın bağışına, mağfiretine ve verdiği nimetlere karşılık şükretme yoludur. Böylece Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem çok büyük bir nimete nail olduğu için Allah'a şükrettiğini anlatmış olmaktadır. Şükür verilen nimetleri itiraf etmek ve Allah'a kulluk hizmetini hakkıyla yerine getirmektir. İşte kimde bu özellikler yo­ğun bir şekilde bulunursa ona "şekur" adı verilir. Zaten Cenâb-ı Hakk bu yüzden "Kullarımdan hakkıyla şükredenler (şekûr) çok azdır" buyurmuştur.

 

3.  Resulullah (s.a.v.) ibadete pek düşkün idi ve Rabbine karşı duyduğu haşyet çok yoğundu. Alimler bu konuyla ilgili olarak şöyle bir açıklama yapmışlardır: "Nebiler Allah'tan ziyadesiyle korkmak (havf) konusunda kendilerine bir çok sorumluluk yüklemişler ve bunlara sadık kalmışlardır. Çünkü onlar Allah Teâlâ'nın kendilerine verdiği nimetin ne kadar yüce olduğunu ve daha hak etmeden bu nimetin kendilerine lütfedildiğini çok iyi biliyorlardı. İşte Allah'a şükür görevini kısmen de olsa yerine getirebilmek için olanca güçleri ile kulluğa/ibadete yönelmişlerdir. Bununla birlikte kulların Allah'ın haklarını tam anlamıyla yerine getiremeyeceklerini de biliyorlardı. Her şeyin en doğrusunu sadece Allah bilir."

 

Not: İmam Buhârî'nin bu hadisi niçin naklettiği ile ilgili olarak şöyle bir açık­lama yapılmıştır: "İmam Buhârî bütün bir geceyi ibadetle geçirmenin mekruh olmadığını vurgulamak için bu rivayeti nakletmiştir. Daha sonra naklettiği ve bütün bir gecenin ibadetle geçirilmediğini anlatan hadisler ise bu hükme aykırı değildir. Çünkü İmam Buhârî birbirinden farklı olan bu iki durum arasında görü­len çelişkiyi şöyle gidermiştir: "Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem her zaman gecenin tamamını ibadetle geçirmezdi. Bazen böyle yapar, bazen de uyur ve sonra na­maza kalkardı. Nitekim Resûlullah (s.a.v.) bizzat kendisi bazen uyu­duktan sonra namaza kalktığını ifade ettiği gibi, Hz. Aişe de Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gece ibadetini bu şekilde anlatmıştır."